Türk Sinemasının seçkin isimlerinden Fatma Girik geçtiğimiz günlerde bir ameliyat geçirdi. Sık sık düşme şikayetiyle yapılan kapsamlı tetkiklerin ardından Girik’in ameliyata alınmasına karar verildi. Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Dr. Tolga Dündar’a Girik’i şant ameliyatına götüren, tıp dilinde Hidrosefali olarak bilinen, beyinde su toplanması anlamına gelen hastalığın ölümcül bir riski olup olmadığını sorduk. İşte Hidrosefali hakkında bilmeniz gereken her şey…
1- Hidrosefali Nedir?
Hidrosefali, “hidro” (su) ve “sefalus” (kafa) kelimelerinin birleşmesinden türetilmiş bir terimdir. Genel olarak beyinde aşırı sıvı birikimi olarak bilinir. Buradaki su, beyin-omurilik sıvısını ifade eder. Bu sıvı, gün boyunca sürekli olarak üretilir ve emilir, beyni ve omuriliği sararak sürekli dolaşım halindedir. Üç ana işlevi vardır: Beyin ve omuriliğe gelen darbelerin zararlı etkisini azaltmak, beynin beslenmesine ve atıkların taşınmasına yardımcı olmak ve beyin-omurilik sıvısının beyin ve omurilik arasında dolaşarak beyin içindeki basınç değişikliklerini düzenlemek
Bu sıvının dolduğu boşluklardaki hacminin artması, kafa içi basıncının yükselmesine ve sinir dokularının hasar görmesine yol açabilir. Bu durum, günlük yaşamı ve zihinsel faaliyetleri etkileyebilir.
Hidrosefali her yaşta görülebilir, ancak çocuklarda ve yaşlılarda (60 yaş üstü) daha yaygındır. Yaklaşık her 500 çocuktan birinde hidrosefali görülür. Bu hastaların çoğunda tanı doğumda, doğum öncesinde ya da erken bebeklik döneminde konulabilir.
2- Semptomları nelerdir?
Hidrosefalinin belirtileri yaşa, tanı konana kadar geçen süreye ve nedene bağlı olarak değişir. Yaş gruplarına göre yaygın bulgular aşağıda belirtilmiştir.
Yenidoğan döneminde (0-2 ay); ölçümlere göre veya ailenin fark ettiği kafa büyüklüğündeki anormal artış, kafa derisinin incelmesi, kafada belirginleşen damarlar, kusma, bıngıldak denilen yumuşak bölgede gerginlik, huzursuzluk, gözlerin aşağıya doğru kayması, nöbetler veya iletişim kuramama görülebilir.
Çocuklarda (2 ay ve üzeri); kafanın anormal büyümesi, baş ağrısı, mide bulantısı, kusma, ateş, çift görme, huzursuzluk, yürüme ve konuşmada gerileme, iletişim bozuklukları, motor fonksiyon kaybı, nöbetler, uyuşukluk görülebilir. Daha büyük yaştaki çocuklarda ise uyanık kalmada zorluk veya uyanmada güçlük gözlenebilir.
Orta yaşlı yetişkinlerde; baş ağrısı, uyanma veya uyanık kalmada zorluk, denge bozukluğu, idrar kaçırma, kişilik bozukluğu, demans (bunama), görme bozukluğu, hareketlerin yavaşlaması görülebilir.
Yaşlılarda; iletişim bozuklukları, yürümede dengesizlik, hatırlamada zorluk, baş ağrısı, idrar kaçırma, yürüme bozukluğu görülebilir. Bazen Alzheimer hastalığı ile karıştırılabilir.
3- Kimler risk grubundadır?
Hidrosefali riski yaş gruplarına göre değişmektedir.
Yenidoğanlar (0-2 aylık): Annenin beslenme yetersizliği; özellikle folik asit eksikliği olan annelerin çocukları en büyük risk grubunu oluşturur. Tek başına veya omurgada gelişen diğer konjenital (doğumsal) bozukluklarla birlikte ortaya çıkabilir. (“Meningomyelosel”, doğum öncesinde omurilik ve omurgada meydana gelen bozulmayı ifade eder.) Bu yaş grubu, kafa içi kanamalara yatkındır. Bu, doğum travması veya pıhtılaşma faktörlerinin yeterince gelişmemesinden kaynaklanabilir. Tipik olarak, kendiliğinden meydana gelen bir kanamanın ardından beyin ventriküllerinde genişleme görülür. Bu kanama hem emilimi bozabilir hem de beyin-omurilik sıvısı dolaşımını engelleyebilir.
Çocuklar ve Yetişkinler: Beyin enfeksiyonları, beyin kanamaları, beyin tümörleri ve kafa travmaları bu grupta en sık görülen nedenlerdir. Bu nedenler, hidrosefali için önemli sebeplerdir.
Yaşlılar: Normal basınçlı hidrosefali bu grupta en sık görülen türdür. Hem beyin-omurilik sıvısının emiliminin azalması, hem de yaşla birlikte beyin dokusunun küçülmesi ventriküllerin genişlemesine neden olabilir.
4- Tanı nasıl konur ve hangi yöntemler kullanılır?
Radyolojik incelemeler tanı koymada ve tedaviyi yönlendirmede önemli rol oynar. Ultrasonografi (USG), bilgisayarlı beyin tomografisi (BT), Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) ve seçilmiş bazı vakalarda nükleer tıp yöntemi olan Pozitron Emisyon Tomografisi (PET) kullanılabilir.
5- Tedavi Yöntemleri
İlaç Tedavisi: Etkili bir ilaç tedavisi yöntemi yoktur. Beyin-omurilik sıvısının üretimini azaltmayı veya emilimini artırmayı amaçlayan bazı ilaçlar bulunmaktadır, ancak bunların etkinliği oldukça sınırlıdır.
Cerrahi Müdahale: Obstrüktif lezyonun çıkarılması; Tıkanıklığın nedeni tümör ise tümör eksizyonu, kistik yapılar varsa kist eksizyonu, beyin sapı ve beyincikte kanama varsa bu kanamaların boşaltılması cerrahi tedavinin temelini oluşturur.
Tıkanıklık bölgesini baypas etme işlemi, 3. Ventrikülostomi (Endoskopik, stereotaktik, açık cerrahi) adı verilen bir teknikle de gerçekleştirilebilir.
Şant ameliyatları: Ventriküloperitoneal (beyinden karın boşluğuna), Ventriküloatrial (beyinden doğrudan kalbe), Ventriküloplörel (beyinden akciğer zarları arasına), Lumboperitoneal (bel bölgesindeki omurilik içinden karın boşluğuna), Ventrikülosubgaleal (beyinden kafa derisi zarlarının altına) gibi birçok çeşidi vardır. Yöntemin seçimi klinik gerekliliklere göre belirlenir.
6- Hidrosefali ölümcül müdür?
Kafatası içinde beyin dokusu kapalı bir alandadır. Mevcut sıvı miktarında bir artış, bu kapalı alandaki basıncı artırarak sinir hasarına yol açacaktır. Bu durum klinik olarak solunum durması, kalp atış hızının yavaşlaması ve yüksek tansiyon şeklinde kendini gösterebilir. Bunlara erken müdahale edilmezse, süreç ölümle sonuçlanabilir.